KORKUDA YENİ BİR DAMAR

KORKUDA YENİ BİR DAMAR

Korku ve fantastik türe gönül veren 'Ölümsüz Öykü Kulubü', bu türlere Türk edebiyatında kalıcı bir yer sağlamak açısından umut veriyor.

Korku ve fantastik türe gönül veren 'Ölümsüz Öykü Kulubü', bu türlere Türk edebiyatında kalıcı bir yer sağlamak açısından umut veriyor.

20/06/2003 - A. ÖMER TÜRKEŞ (Arşivi)

Korku edebiyatı Türkiye'de nedense pek yaygın değil. Son yıllarda türü çağrıştıran veya doğrudan korku edebiyatına giren bir dolu roman ve öykü kitabı yazıldıysa bile yeterince ilgi toplamadılar. Korku ve dehşeti edebiyata taşıyan yabancı yazarlara karşı da -birkaç istisna dışında- genel bir kayıtsızlıktan söz etmek mümkün. Her ne kadar 'Korku', 'Süper Korku' ve 'Vampirella' tarzındaki çizgi kitaplar 60'lardan bu yana genç okurlara ulaşsa bile, türün klasik metinlerinin eksiksiz çevirileri yeni yeni yayımlanıyor ve bu türle ilgili neşriyatı saran özensizlik yavaş yavaş siliniyor.

Türk edebiyatında türe dahil edilebilecek örnek sayısı fazla değil. Mesela Hüseyin Rahmi Gürpınar kimi romanlarında korkuya dair öğeler kullanmışsa da, bu öğeler doğaüstü varlıklara olan inancın alaya alınması için birer araçtır yalnızca. Bildiğim kadarıyla, gerçek anlamdaki ilk korku romanı, yakınlarda gözden geçirilerek yeniden yayımlanan 'Dracula İstanbul'da', dönemin tanınmış tarihçilerinden Ali Rıza Seyfi tarafından 1939 yılında yazılmıştır ve Bram Stroker'ın 'Dracula'sının başarılı bir adaptasyonudur. Hamdi Varoğlu'nun 'naklettiği' 'Ölmez Adamların Evi' (1955) ise Orta Avrupa'da geçen-yine-'vampiresk' bir romandı. Sanıyorum nakledenle yazan aynı kişiydi ama itiraf edilmemişti; bir aşk sahnesini; "İlk kucaklaşışımız, bir güreş müsabakası gibi hatırımdadır" cümlesi ile tasvir etmek, olsa olsa sevgi ve şiddeti bir arada yaşayan bu ülke evlatlarının aklına gelebilirdi çünkü!.. Türk yazarlarının korku ile ilişkisi Kerime Nadir'in 'Dehşet Gecesi'nde (1958) yine vampirlerle sürmüş, ancak bu kez Karpatlar'ın yerini Hakkari'nin Cilo dağları almıştı...

Korku ile edebiyatı birleştiren ilk Türk yazarı Kenan Hulusi Koray'ın 'Bahar Hikâyeleri'nde (1939) korku motiflerini kullandığını görüyoruz.

'Kavaklıkoz Hanında Bir Vaka', bu türdeki hikâyelerinin en başarılısı...

Kenan Hulusi, kasaba ve köy hayatının geleneksel bir mekânını, bir hanı, Gotik edebiyat ustalarını kıskandıracak kadar ürkütücü bir atmosfere büründürürken okuyucuda ölümcül bir olayın gerçekleşeceğine ilişkin beklentiler yaratmayı başarmıştı.

Korku edebiyatındaki asıl sıçrama 1990'lardan sonradır: Levent Aslan'ın 'Karanlığın Gözleri' (1991) ve 'Geceyarısı Kabusları' (1994), Nuray Tekin'in 'Tek Kişilik Ölüm' (1991) ve 'Korkunun Yüzleri' (1996), Tanseli Polikar'ın 'Yarının Tarihi' (1995) ve 'Deccal' (1997), Farah Yurdözü'nün 'Madrit'te Metafizik Bir Aşk' (1995) ve 'Yaşam Bir Korku Filmidir' (1999), Elif Karakaş'ın 'Lanetli Genler' (1995) ve 'Ve Sonra Bir Gün', Sadık Yemni'nin 'Muska' (1996) ve 'Öte Yer' (1997), Dost Körpe'nin 'Günah Yiyen' (1997), Nilüfer Açıkalın'ın 'Bıçak Sırtı' (1999), Sinan Tamer'in 'Karanlık Masumiyet' (2000), Erdem Katırcıoğlu'nun 'Bir Satanistin Anıları' (2000) ve Mustafa Altunay'ın 'Gabel' (2001) adlı romanları ya da hikâye kitapları korku ve gerilim edebiyatımızın gerçek milâdını oluşturuyorlar.

Ölümsüz Öykü Kulübü

2002 yılında yayımlanan Sadık Yemni'nin 'Metros', Levent Aslan'ın 'Kasabanın Altı Günü', Hakan Bıçakçı'nın 'Romantik Korku', Doğu Yücel'in 'Hayalet Kitap' romanları korku türüne olan ilginin sürdüğünü göstermeleri açısından sevindiriciydi. internette başlattıkları yayımcılıklarını kitap formuna da döken 'Ölümsüz Öykü Kulübü' ekibinin ilk ürünleri Orkun Uçar'ın 'Kızıl Vaiz'i ve Sibel Atasoy'un 'Sırıtkan Kırmızı Ay'ı da türün Türk edebiyatındaki yerini kalıcılaştıracak düzeydeydiler.

'Ölümsüz Öykü Kulübü' yayınları bu yıl içerisinde yayımladığı 'Ölümsüzler' adlı hikâye kitabı, 'Kıyamet Sirki' ve 'Gizli Evin Kitabı' romanlarıyla etkinliğini sürdürüyor... 'Ölümsüzler', 'www. xasiork.com' web sitesi etrafında toplanan 'Ölümsüz Öykü Kulübü' yazarlarının bilimkurgu, fantazi ve korku öykülerinden oluşuyor. 28 öykünün yer aldığı kitap, kulüp üyelerinin bir kataloğu anlamında da düşünülebilir.

Evren İmge imzalı 'Kıyamet Sirki', İncil'in kıyamet kehaneti üzerine kurulmuş, mizahla korkuyu fantastik bir hikâyede birleştiren sevimli bir roman; İsa, bir sirke katılarak kent kent dolaşan, arada bir de TV'lere çıkan bir ilüzyonist. Yeteneklerini şapkasından tavşan çıkarmak için kullanıyor artık... Deccal'i yenmek için dünyaya gönderilmiş, ama yorulduğu bahanesiyle işi bırakınca Kıyamet planı sekteye uğramış. Deccal ise canla başla çalışıyor. Bu nedenle kıyamet insanlığı tehdit eder bir halde... Roman kahramaları da ilgi çekici; yeteneklerini yitirmiş bir cin, onu bulan bir yankesici, hayatını kazanmak için her türden sansasyonel habere balıklama dalan bir gazeteci, müridi kalmamış bir Papa, İsa'yı iknaya çalışan bir melek ve mahşerin atlıları...

Düşünün ki Katolik kilisesi iki kişiden ibaret kalmış ve yoksullaşmış, kilisenin bütün takipçileri yedi büyük günahı işleyenlerin, Tanrı'nın gözünde yedi büyük sevabı işleyenlerden daha değerli olduğunu savunan bir kesişin ardına düşmüş... Bu durumda insanları dünyanın zevklerinden ayrılmaya çağıran eski mezhepler çaresiz kalmışlar, açgözlülüğe karşı cömertliğin, şehvete karşı bekaretin zaferi bir hayal olmuş, eski mezhepler de tamamen çökmüşler... Mahşerin üç atlısı Savaş, Kıtlık ve Hastalık yeryüzünde ölümcül bir hasada girişmişken dünyayı kurtarmak isteyenlerle Deccal arasında kıyasıya bir mücadele sürüyor...

İyi kurgular

Nefrin Tokyay'ın 'Gizli Evin Kitabı' ise daha güncel ve yerli bir hikâye anlatıyor; Yeni Platonculuk üzerine bir tez hazırlayan Ömer, bu felsefi sistem ile tasavvufun kurumlaşmasına hizmet eden ilk cemiyet olan İhvan-ü Safa arasındaki ilişkileri araştırırken tuhaf olaylarla karşılaşıyor. Antikacılık yapan çocukluk arkadaşı Zehra ve onun kardeşi Kerem, eski sevgilisi Alize, aynı üniversitede görevli asistan Metin, hocaları Lütfullah Bey gibi karakterleri bir araya getiren roman, aynı üniversitede hocalık yapan Ömer'in babası Reha Bey'in yazdığı ve sakıncalı bulunan 'Gizli Evin Kitabı'na odaklanırken, birtakım gizli tarikatların peşinde koştuğu sırlar Boğazköy Hitit Tapınakları'na, o tapınakta olduğu sanılan Yazgıların Tableti'ne kadar uzanıyor...

Yukarıda sözünü ettiğim her iki romanın da çok iyi kurgulandığını rahatlıkla söyleyebilirim. İlk romanlarını yayımlayan Evren İmge ve Nefrin Tokyay, fantastik hikâyelerini kurdukları etkileyici atmosferle çok canlı ve gerçekçi bir roman dünyası içerisinde anlatıyorlar. Böylelikle ne şapkasından şapka çıkaran şov yıldızı İsa saçmalaşıyor ne de Yazgıların Tableti'ni ele geçirerek dünyayı mahvetmeye çalışan tarikat üyeleri... Üstelik her iki romanda da fantastik kurguya rağmen güncel gelişmelere ve toplumsal sorunlara yapılan eleştiriler yer alıyor.

Korku ve fantastik türe gönül veren 'Ölümsüz Öykü Kulubü' üyeleri, söz konusu türlere Türk edebiyatında kalıcı bir yer sağlamak konusunda umut veriyorlar doğrusu...

Levent ASLAN

Levent ASLAN

Yazar

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

YENİ TÜRKİYE GAZETESİ RÖPORTAJ BASILI MEDYA

YENİ TÜRKİYE GAZETESİ RÖPORTAJ

GAZETE KUZEYİN SESİ BEDENSİZLER BASILI MEDYA

GAZETE KUZEYİN SESİ BEDENSİZLER

EDİTOR GÖRÜŞÜ BASILI MEDYA

EDİTOR GÖRÜŞÜ

MAX RÖPORTAJ BASILI MEDYA

MAX RÖPORTAJ

Yorum Yap