ÖMER TÜRKEŞ (ELEŞTİRMEN)

ÖMER TÜRKEŞ (ELEŞTİRMEN)

Her ne kadar kitap kapağındaki hayat hikayesine "yazarın ilk kitabıdır" notu düşülmüşse de, "Kasabanın Altı Günü" Levent Aslan'ın edebiyatla ilk buluşması değil; "Karanlığın Gözleri (1991) roman ve "Geceyarısı Kabusları" (1994) adlı hikayeleri daha önce yayınlanmış ve metafizik inançlarla süslenmiş satanistik bir hikaye üzerine kurulan "Karanlığın Gözleri"nde yine Stephen King tarzı bir korku-gerilim türünü denemişti Levent Aslan.

Her ne kadar kitap kapağındaki hayat hikayesine "yazarın ilk kitabıdır" notu düşülmüşse de, "Kasabanın Altı Günü" Levent Aslan'ın edebiyatla ilk buluşması değil; "Karanlığın Gözleri (1991) roman ve "Geceyarısı Kabusları" (1994) adlı hikayeleri daha önce yayınlanmış ve metafizik inançlarla süslenmiş satanistik bir hikaye üzerine kurulan "Karanlığın Gözleri"nde yine Stephen King tarzı bir korku-gerilim türünü denemişti Levent Aslan. Kuzey Ege'de, denize kıyısı olmayan, anayolun uzağında bir kasabada başlayan "Kasabanın Altı Günü"nde ise tarzını değiştirmiş, bilim ve teknik üzerine inşa etmiş anlatısını. Korkunun kaynağı bu kez doğaüstü güçler değil, uzaydan gelenler... Ancak ölüm saçan "uzay"lıların -popüler kültürdeki- bu tarz kullanımı da şeytanlı, hortlaklı, cinli, perili hikayeler kadar metafizik görünüyor.

Levent Aslan, Stephen King uslubunu iyi etüd etmiş; önce okuyucunun kolaylıkla empati yapabileceği dingin sessiz ve sakin bir atmosfer kuruyor, ardından bu ortamı cehenneme çevirecek karanlığın güçlerini çıkarıyor ortaya. Hemen yakınındaki askeri birlikten başka dışarıdan insan barındırmayan kendi içine kapalı bu Ege kasabasında hayat o kadar durağan ki, durağanlığın kendisi bir tedirginlik öğesi... Nitekim kasaba ve askeri tesislerde yıllar öncesine ait bir sırrın barındığını öğreniyoruz. Üstelik bu sırrın muhteviyatı gelecek zamanları da ilgilendiriyor. Bir gece vakti korkulan geri geliyor, aniden beliren bir ışıkla değişiyor hayat. Gençler ve çocuklar dışında bütün kasaba halkını etkileyen bir virüs, insanların içindeki şiddeti uyandırmıştır artık; vücutlarında beliren irinlerle birlikte kadın ve erkek herkes birbirlerine saldırırken, romanın her sahnesinden kan sıçrıyor üzerimize...

Tragedyanın etkili olması için ortalama bir tipi canlandırması gerektiğini söylemişti Aristo; o "ne ahlaksal yeti ne adalet bakımından, ne de kötülük ve ahlak düşüklüğü yönünden olağanüstüdür, tersine, o herhangi bir suçla suçlanmış kimsedir. Oidipus ve Theyestes, o kuşakların tanınmış öbür kahramanları gibi büyük onura sahiptir, mutlu bir yaşantısı vardır". İşte türün büyük ustası King'in roman ve filimlerini çekici kılan, Aristo'nun yüzyıllar öncesinde yaptığı öğüde kulak vermesindendir. O, orta sınıftan saygın insanların sakin, sessiz dünyasını, merkeze uzak kasabalardaki pastoral hayatı, inançlı muhterem kişileri, doğanın olanca renklerini, kimi zaman insana en yakın canlı türlerini gerçekçi ayrıntıları ihmal etmeden kullanır, böylece çağdaş ABD toplumunun kalbine ulaşır King. Kapitalist toplumlarda yaşayan orta sınıfların evrensel endişelerini yakalayabildiği için etkilediği coğrafya bizleri de kapsayacak şekilde genişler.

Yukarıda söylediğim gibi Levent Aslan da aynı kalıpları tekrarlamış, ancak King ve Hollywood etkileri çok öne çıkınca hikaye yerlileşemiyor. Stephen King gibi korkuyu orta sınıfın dingin ve korunaklı yaşamına yapılan saldırıdan türetmek amacıyla yarattığı Amerikanvari orta sınıf, ne yazık ki ekonomik krizden beli bükülmüş Türkiye taşrasına hiç uygun düşmüyor. Canlandırılan kasabalıların hemen hepsinin eiğtim durumları, gelir seviyeleri ve yaşam tarzları bu ülke standartlarının çok ötesine taşımış.Üstelik anlatım da çok başarılı değil; di'li geçmiş zaman kipinde kurulan kısa cümlelerle tanıtılan roman kişilerinin tamamı tek boyutlu sterotiplerden oluşuyor. Oysa "dikkat çekme, gerilim yaratma ve gerilim sürdürme, kendi kurallarını dayatan ve heyecan romanı yazarlarını başarı sıralamasına sokmamıza yardımcı olan teknik bir zenaattir. Uygun uslup ve tümüyle edebi diğer koşulların yanı sıra bu işin ustalıklarından biri de inanılırla inanılmaz, ciddi ile kaygısızı ince bir biçimde bir araya getirmektir. Hafif bir kayma ile denge bozulur, inanılırlık yitirilir, gerilim yok olur".

Yazar, gerçekçi bir atmosfer yaratabildiği ölçüde vampirleri, hayaletleri, ölüleri dirilten mezarlıkları, kitlesel çılgınlıklar yaratan kitapları, uzaydan gelen ziyaretçileri ya da aklınıza gelebilecek her türden metafizik kurguyu "saçma"lığa düşmeden kabul ettirebilir. Levent Aslan'ın az sayıda örneğini okuduğumuz bu türe yaptığı katkıyı önemli buluyorum, ne var ki büyük kent hayatından kopamadığını, mesela Yusuf Atılgan'ın "Anayurt Oteli'nde hissettiğimiz- kasaba ruhunu yeterince yansıtamadığını ve belki bu nedenle okuyucuyu ürpertemediğini düşünüyorum; bu kitabın kapağında adı anılmayan ilk iki kitabı bence daha başarılıydı.

A.Ömer Türkeş

Levent ASLAN

Levent ASLAN

Yazar

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

YENİ TÜRKİYE GAZETESİ RÖPORTAJ BASILI MEDYA

YENİ TÜRKİYE GAZETESİ RÖPORTAJ

GAZETE KUZEYİN SESİ BEDENSİZLER BASILI MEDYA

GAZETE KUZEYİN SESİ BEDENSİZLER

EDİTOR GÖRÜŞÜ BASILI MEDYA

EDİTOR GÖRÜŞÜ

MAX RÖPORTAJ BASILI MEDYA

MAX RÖPORTAJ

Yorum Yap