AYIN KARANLIK YÜZÜ, EFSANENİN 50. YILDÖNÜMÜ

AYIN KARANLIK YÜZÜ, EFSANENİN 50. YILDÖNÜMÜ

Dark Side of the Moon. Bu efsanevi rock grubu Pink Floyd’un efsane olmaya hak kazanmış albümü. Belki tartışılabilir ama rakamlar albümün bize olağanüstü beğeniye ulaştığını gösteriyor üstelik nesilden nesile geçen bir beğeni bu. Albümün çıkış tarihi 1 Mart 1973. Üzerinden tam elli yıl geçmiş. Nedir Ayın Karanlık Yüzü? Dark Side of the Moon Efsanesi nasıl başladı? Pink Floyd hakkında bilinmeyenler?

Dark Side of the Moon. Bu efsanevi rock grubu Pink Floyd’un efsane olmaya hak kazanmış albümü. Belki tartışılabilir ama rakamlar albümün bize olağanüstü beğeniye ulaştığını gösteriyor üstelik nesilden nesile geçen bir beğeni bu. Albümün çıkış tarihi 1 Mart 1973. Üzerinden tam elli yıl geçmiş. Kimler kimler etkilenmiş bu albümden. Sanatçılara ilham olmuş açılan bu yolda daha ileri, daha çağdaş müzik tarzları ortaya çıkardılar. Şahsi görüşüm sadece müzisyenler değil eminim ressamlar da etkilenmiştir bu albümden. Özellikle surrealist resim çalışmaları yapanlar. Albüm öylesine fantastik bir çalışma ki dinlerken bize her telden dem vuruyor.

Bu albüm üzerinde çok sıkı bir çalışma var. Ses mühendisliğinin doruk noktasına çıkıldığı bu albümün ses tasarımlarını, teknik düzenlemeleri kimin yaptığını biliyor musunuz? Alan Parsons… Eye In The Sky, Turn of o Friendly Card, Amonue Avenue gibi albümlerin yapımcısı bestecisi, onun da grubunun adı Alan Parsons Project. İşte bu albüm daha çalışma aşamasındayken bile böylesine değerli bir müzisyenin doğmasına yol açmış.

Albüm yayınlandığı tarihten itibaren tam 741 hafta boyunca Billboard listelerinde kalmayı başarmış. Diğer bir deyişle 14 yıldan biraz fazla. Sadece ABD’de 15 milyon kopya satılmış. Tüm dünya da ise 45 Milyonluk satış. Dile kolay…

Böylece tüm zamanların en çok satan 25 albümünden biri olmayı başardı Dark Side of the Moon. Yani Ayın Karanlık Yüzü. Bir konsept albüm.  O dönemlerde hiç de düşünülmeyen bir yöntemle üzerinde çok sıkı düşünülmüş, özenle yazılmış ve bir tema etrafında toplanmış bütün parçalar. Alıştığınız gibi her parça farklı bir konu anlatmıyor diğerinden ilgisiz değil parçalar. Albümün üzerine iğneği koyduğunuz andan itibaren o kavramsal dünya size esir alıyor ve sonuna kadar dinletiyor kendisini size.

Bu konseptin ne olduğu konusunda bir dizi teori ortaya atıldı. Pink Floyd’tan bazı şarkılara ve albümün bütününe yönelik bir takım açıklamalar geldi ama çoğunlukla kararı dinleyicilerine bıraktı.  Bir usta yazarın romanında size götürdüğü yerlerin yaşattığı duyguların ve olayların nedenlerinin sizin zihninize bıraktığı gibi…

 

 

Peki nedir bu Ayın Karanlık Yüzü? Ayın Karanlık Yüzü albümü ne hakkındadır?

Burada hemen belirtmeliyim ki tüm burada açıkladıklarım kendi görüşlerimdir. Pink Floyd’tan gelen açıklamaları da eklemiş olsam da benim ne anladığımı okuyacaksınız bu satırlarda.

En başta tatminsiz bir hayat yaşadığımızı anlatıyor özellikle İngiliz Kültürüne vurgu yaparak. Ne de olsa emperyal bir ülkenin kültürüne bir başkaldırış. Yeni emperyalizm metodları şirketler aracılığı ile başka ülke kaynaklarını sömürürken kendi kütürünü de kanını emdiği ülkelere akıtacaktır elbet. Ama nedense bize kendi kültürlerini kendi politikalarını kendi bakış açılarını eleştiren sanatsal çalışmalar kolayca sunulmaz. Çünkü içerikleri zararlıdır. Kimin için? Tabi ki sistemin iyiliği için. Örneğin yine bir Pink Floyd albümü olan The Wall (Duvar) Güney Afrika’da yasaklanmış, Amerika’da bir çok eyelatte radio istasyonları çalmayı kabul etmemiş ve hatta öğretmenler tarafından şiddetle karşı çıkılmış bir albümdür. Basitçe nedeni mevcut eğitim düzenine karşı çıkan felsefesi vardır. Dayatılmaz bu tür çalışmalar emperyaller tarafından çünkü kendi ülkelerindeki düzenin bir benzerini kurmak ister egemen güçler diğer ülkelerde. Bu zayıflıklarıdır, halkı bir sayıya indirmesidir ve elbette yayılmamalıdır. Yayılırsa da yayılsın canım biz yine de kazanacağımızı kazanırız zihniyetidir. Bir taşla iki kuş vurma ya da krizi fırsata çevirme anlayışıdır.

Tekrar albüme dönelim. Ayın Karanlık Yüzü iki bölümden oluşan insanın sinir uçlarına dokunan bir hikaye; ilk yarı, yerine getirilmeyen bir yaşamı anlatıyor. Albümün bu bölümü şu parçalardan oluşuyor:

Speak to me  / Benimle Konuş

Breathe / Nefes Al

On the Run / Koşarken

Time - Breath Reprise / Zaman - Nefes Tekrarı

Great Gig in the Sky / Gökyüzündeki Büyük Gösteri

 

Albümün ikinci yarısı, topluma zarar veren ve deliliğe yol açabilecek farklı fikir ve kavramlarla ilgili bireysel şarkılardan oluşuyor. Birinci bölümde anlatılan tüm bu deliliklerin nedenlerinin ikinci yüzde anlatılmasıdır ve Para ile başlar hayatın diğer yüzü, belki de Ayın Karanlık Yüzü demeliyiz biz buna.

 

Money / Para

Us and Them / Biz ve Onlar

A Color You Like /  Sevdiğiniz Bir Renk

Brain Damage / Beyin Hasarı

Eclipse / Tutulma

 

Us and Them / Biz ve Onlar"çatışma ve kavga hakkında bir parça. Çatışma fikrinin altında, genellikle iki seçenek veya iki taraf olduğu üzerinde durulur. Her şeye siyah veya beyaz gözlüklerle bakan bir zihniyet olduğu fikri yatar. Oysa Pink Floyd bu gözlüklerle bakanlarla alay ediyor gibi görünüyor ve daha fazla seçenek olabileceğini belirtiyor. Malum siyah ile beyaz arasında grinin sayısız tonu bulunuyor.

Beni de en çok etkilenelerden biri ölüm ve zaman üzerine yazılmış Time (Zaman) isimli parçadır.  Özellikle aşağıdaki dizeler evrenin diğer unsurlarıyla kıyaslandığımızda bize ne kadar aciz ne kadar küçük ve önemsiz olduğumuzu da vurgular.  Aşağıdaki dörtlük benim en beğendiğim bölümü parçanın.

 

And you run, and you run to catch up with the sun but it's sinking

Racing around to come up behind you again

The sun is the same in a relative way but you're older

Shorter of breath and one day closer to death

 

Türkçesini de inceleyelim bu güzel dizelerin.

Ve koşarsın koşarsın güneşi yakalamak için ama güneş batıyor

Dolanıyor sana tekrar görünmek için

Güneş aynı güneş aslında ama sen yaşlandın

Nefessiz kaldın ve bir gün daha yakınsın ölüme

 

Time / Zaman aynı zamanda bir çağrı bir uyarıdır. Zaman geçerken kendilerini sistemin, baskı gruplarının direttiklerine kaptıranlara yönelmiş uyarıdır Bir şeylerin peşinde koşuyorsun ama sen bir gün sonra artık aynı sen olmuyorsun. Gittikçe deliriyor gittikçe ölüme yaklaşıyorsun.

Speak to Me / Benimle Konuş da yeteri kadar delilikten bahsediyor bize. Akıntıyla kapılıp delirenlerle onları akıntıdan kurtarmaya çalışanların delirişini çağrıştırmıyır mu bu sesler? Kalp vuruşları, delice konuşmalar, saat vuruşu ve Money isimli parçadan gelen yazarkasa sesleri. Kalp atışı sesi hiç kuşkusuz hayatı simgeliyor, kumar makinası, yazarkasa sesleri de parayı. Ardından delice koştuğumuz parayı anlatıyor bize. Hepsi de sistemin birer parçası ve sonucu.

On the Run’ isimli şarkının üçte ikisinde başka bir ses şöyle diyor: Bugün için yaşa, yarın yok, o benim, Hahaha!

Bu satırlar iki türlü yorumlanabilir. Birincisi albümün konsepti sistem karşıtı olduğu için ve çevremizden bize bolca pompalanan “Anı yaşa, yarın yok” mesajını düzen mesajı olduğunu, dikkatini, kontrolünü indirmeye zorladığı yönünde. Zira aslında yarın, yarına çıkacak olanlar için, var. Yarını düşünmeden yaşayan Ağustos böceğinin hikayesini anımsadınız mı? 

O benim dediği zaman iyelik zamiri değil bir işaret zamiri aslında yarın dediğin şey zaten benim diyor. Ne dersiniz? Sizce yarını düşünmeden mi yaşamalı? Kurt Vonnegut’un bir seminerinde dediği gibi aslında anın mutluluğunun farkına varmak çok önemli ama geleceği unutmadan. İşte zor olan bu belki de bu nedenle insanları ya yarına ya da ana odaklananlar olarak ikiye ayırabiliriz. Tıpkı Ayın Karanlık Yüzü’nde ima edildiği gibi akıntıya kapılanlar ve akıntıya kapılmadan onlara bakanlar, onlara ulaşmaya çalışanlar.

İşte tam da elli yıl sonra albümün kutlamalarında Pink Floyd öyle bir şey yaptı ki bizim yeniden album üzerine düşünmemizi sağladı. Biz hep albümün adına odaklanmıştık ama bir tişört basılmış ve birileri onu giymişti. Ne mi yazıyordu üzerinde?

Biz yıllarca Ayın Karanlık Yüzü olduğuna ve bir yüzünün hiç görülemeyeceğine inanmıştık. Elbette ki bu bir metafordu. Ayın karanlık yüzü olamazdı ki! Sadece Einstein’in ünlü gözlemcisinin pozisyonu gibi bir durumdaydık. Dünya ve Ayın dönüş süreleri ile ilgiliydi durum Rusların bir uzay aracı görmediğimiz yüzeyi fotoğraflamış ve karanlık olmadığı görülmüştü. Aslında yıllarca dinlediğimiz albümde şöyle bir son satır da vardı. Ve biz bunu kalp vuruşlarını simgeleyen bas sesleri arasında birisinin  "There is no dark side of the moon, really. Matter of fact, it's all dark." deyişini duymadık bile. Belki de önemsemedik. Aslında konseptin, albümün en can alıcı sözü buydu ve tişörtün üzerinde bu cümle yazıyordu. Bizim nasıl bir karanlıkta yolumuzu bulmaya çalıştığımızdı sözün özü.

Gerçekten de ayın karanlık yüzü yok, işin aslı hepsi, her şey karanlık.  

Belki 50 yıl sonra gerçeği göremeyenler içindi bu mesaj.

 

Levent Aslan

Levent ASLAN

Levent ASLAN

Yazar

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

BAŞARILI YAZARLARIN BEŞ ORTAK ÖZELLİĞİ MAGAZİN

BAŞARILI YAZARLARIN BEŞ ORTAK ÖZELLİĞİ

WEB DİZİSİ GELENEKSEL TV’YE KARŞI MAGAZİN

WEB DİZİSİ GELENEKSEL TV’YE KARŞI

YOU TUBE İÇİN VİDEO İÇERİK HAZIRLAMANIN PÜF NOKTALARI MAGAZİN

YOU TUBE İÇİN VİDEO İÇERİK HAZIRLAMANIN PÜF NOKTALARI

BARŞ MANÇO KABINA SIĞAMAYAN BİR EFSANEYDİ MAGAZİN

BARŞ MANÇO KABINA SIĞAMAYAN BİR EFSANEYDİ

Yorum Yap