AGARTHA, DÜNYANIN KALBİNDEKİ KADİM UYGARLIK

AGARTHA, DÜNYANIN KALBİNDEKİ KADİM UYGARLIK

NASA ve diğer örgütlerinden alınan bilgiler ne kadar doğru olsa da hala dünyamızla ilgili keşfedecek çok şeyimiz var. İçi boş dünya teorisi de incelenmes gereken yüzyıllardır süregelen bir gizeme ev sahipliği yapmaktadır.

İçi boş dünya teorisi… Birçok insan dünyanın, içi oyuk bir kabuktan oluştuğunu düşünürken yeraltında da Dünya’ya dair uygarlıkların yaşadığına inanmaktadır. Onlara göre dünya böyle bir yer. Sayısız gizeme ev sahipliği yapan bir gezegen. Hatta Agartha Asya’daki sıradağların içinde olduğu öne sürülen efsanevi bir yeraltı organizasyonun adıdır. Peki, Dünya yüzeyinin derinliklerinde bir uygarlığın, hatta yaşamı barındıracak bir atmosferin kanıtı var mıdır?

NASA ve diğer örgütlerinden alınan bilgiler ne kadar doğru olsa da hala dünyamızla ilgili keşfedecek çok şeyimiz var.

Yukarıda yaptığımız tanımın ne kadar yetersiz olduğunu belirtmemiz gerekiyor.  Neredeyse hiç fikrimizin olmadığı konuda bu derece kesin ve bu derece yüzeysel bir tanımda bulunmak yanlış. Öte yandan birçok ünlü isim Dünya’nın içinde boşluklar olduğuna inanıyor ve Jules Verne de bunlardan biri. Fransız romancı, olağanüstü Yolculuklar dizisiyle tanınan ünlü Fransız romancı, Dünyanın Merkezine Yolculuk'u yeraltı toplumuna olan inancın arttığı bir dönemde yazdı.

Bir diğer isim, Verne'den önce, içi boş Dünya kavramı ilk olarak 17. yüzyılda, 75 yılda bir Dünya'nın yanından geçen kısa yörüngeli kuyruklu yıldızın kaşifi Edmond Halley tarafından ortaya atıldı. Halley, Dünya'nın ayrı ayrı atmosferlerle ayrılmış birkaç eş merkezli kabuktan oluştuğuna ve en dış katmanın yaklaşık 500 mil kalınlığa sahip olduğuna inanıyordu. Halley, Aurora Borealis ve manyetik alan varyansı gibi doğal fenomenlerin birbirinden bağımsız hareket ettiğini söylediği bu çoklu katmanların ürünleri olduğuna inanıyordu.

Bir asırdan fazla bir süre sonra, Halley'in teorisi olan Dünya'nın iç kısmına seyahati detaylandırarak bir makaleyle yayınlayan John Cleves Symmes, Halley’in izinde olduğunu açıkladı. Symmes, hayatının geri kalanını içi boş bir dünya seferine destek toplamaya adadı, ancak teorisi hakkında bir konferans vermek için Quebec'e yaptığı bir gezi sırasında hastalandı. Yolculuğu gerçekleşmeden önce ölmesine rağmen, tutkusu Arktik keşiflerine ve 1838'de Antarktika'ya ilk seyahate ilham verdi.

Bir yüzyıl daha ileri gidersek, Büyük Buhran ve İkinci Dünya Savaşı arasında kalan bir dönemde ABD Donanması'ndan Amiral Richard E. Byrd, kutupların daha fazla araştırılması fikrine öncülük etmektedir. Kutup bölgelerine yapılan çok sayıda geziden sonra, diğerlerinden daha fazla öne çıkan bir Byrd öyküsü var: Kuzey Kutbu üzerinde rekor kıran uçuşu.

Kutup uçuşu sırasında yazdığı iddia edilen bir günlük kaydına göre, Byrd, Mamut benzeri yaratıklar ve Dünya'da yaşayan eski bir insan ırkı ile sıcak, yemyeşil bir iklimle karşılaştı.

Yine anlattıklarına göre, Dünya’nın merkezindeki insanlar tarafından uçağı, uçan tabak benzeri bir hava cismi tarafından engellendi ve havada el konuldu. Uçağı indirildikten sonra, birçok insanın efsanevi Agartha Uygarlığı olduğunu düşündüğü bir uygarlığın elçileri tarafından karşılandı. Bu Agartha’lılar İkinci Dünya Savaşı sırasında insanlığın atom bombası kullanmasından duydukları endişeyi dile getirdiler ve Byrd’i, ABD hükumetine duygularını aktarması için görevlendirdiler.

Günlükteki bu kaydın geçerliliği ile ilgili çarpıcı husus bu kaydın Şubat 1947 tarihli olmasıdır. Bu hikayenin Byrd’in Kuzey Kutbu üzerindeki ilk uçuşunu kapsadığına inanılıyorsa, o zaman bu başarıya ulaştığı gerçek tarihe bakmak yeterlidir. Bu tarih 20 yıldan daha önce 9 Mayıs 1926'yı işaret eder. Aslında, daha fazla inceleme yapıldığında, Byrd’in muhtemelen Kuzey Kutbu'na tam olarak ulaşmadığı ve bunun yerine uydurma kayıtlar ürettiği hatta birkaç gün sonra gerçekten rekoru kıran başka bir ekibin şöhretini çaldığı anlaşılırdı.

Ancak bu girişi bu kadar ilgi çekici yapan şey, eğer gerçekse, daha sonraki bir Antarktika görevinden potansiyel bir yanlış yorumlama olabilir mi? Gerçekten kötü şöhretli Highjump Operasyonundan mı bahsediyor?

(Highjump Operasyonu, resmi olarak ABD’nin  Amerikan Donanması Antarktika Geliştirme Programı adıyla bilinen operasyondur. Görev Gücü 68 olarak da anılır. Highjump, sekiz ay boyunca Antarktika’da çalışmaya, haritalamaya ve ikamet etmeye gönderilen 4.000'den fazla personelle kıtada şimdiye kadar gerçekleştirilen en büyük operasyonlardan biriydi. Keşif gezisinde 13 Donanma destek gemisi, bir uçak gemisi, helikopterler, uçan tekneler ve bir dizi daha geleneksel uçak yer aldı.)

Bu operasyonla birlikte Derin Dondurma Operasyonunun (Operation Deep Freeze) sonunda, bu gün yasak olan Amerikan askeri varlığını kurmuş oldu. Peki, tam olarak neden bu işgal için acele edildi?

Byrd, bir Şili gazetesi olan El Mercurio’ya verdiği röportajda şöyle konuştu; “Bu yolculuk bana ABD’nin kendisini kutup bölgelerinden gelebilecek düşman uçaklarının olası saldırılarına karşı hazırlıklı olması gerektiğini öğretti. Ancak birçok kişi bunu aslında gördüğü ve Agartha olduğunu düşündüğü yerden gelen uçan aracın kanıtı olarak algılamıştı.

 

Antik Kültürlerde Agartha Kanıtı

Hemen hemen her antik kültürün, Dünya'nın iç alemlerine ve ayrıca Dünya'nın merkezindeki medeniyetlere veya insanlara dair bir hikayesi veya iması vardır. Bunların çoğu, şu anda gelişen bir toplumdan ziyade, ölü ruhların yaşadığı araf yerleridir. Yunanlılar Hades'ten bahsetmişlerdi, Hıristiyanlar ona Cehennem diyor ve Yahudilikte Şeol olarak anılıyor. Ancak bu yeraltı alanlarının çoğu, aktif olarak aranan alemlerden ziyade insanları günah işlemekten caydırmak için kullanılan daha alegorik ve dini araçlardı.

Bununla birlikte, bazı kültürler tarafından ilgili şehirler ve oraya ulaşmak için geçitlerle tanımlanan Agartha'nın daha yakın tasvirleri vardır. Tibet Budizminde mistik Shambhala şehri vardır. Himalayaların derinliklerinde bir yerde bulunduğuna inanılan bu şehir Rus mistik Nicholas Roerich de dahil olmak üzere pek çok kişinin aradığı gizli bir şehirdir ancak kimse onu bulamamıştır. Bazıları Shambhala'nın potansiyel olarak Agartha ile bağlantılı olabileceğine inanıyor.

Hindu ve Kelt kültüründe yeraltındaki dünyalara geçişleri sağlayan mağaralar ve yeraltı girişleri vardır. Bazılarının inanışına göre bu girişlerle antik bir bağlantıyı çok eski hatta belki Tufan öncesinden kalma kayıp bir şehir kurmaktadır. Bu insanlar, Mahabharata'da ortaya çıkan büyük savaştan binlerce yıl önce ilahi bir ırk tarafından yönetilen bir ülke olan Āryāvarta'yı veya “mükemmel olanların meskenini” birbirine bağladı. Bu eski ırkın, savaş ve felaketler tarafından yok edilen ve onları yeraltına, Agartha'ya süren Atlantis, Lemurya ve Mu'dan gelen eski uygarlıklarla aynı soydan geldiğine inanıyor.

 

Hindu Mahabharata'da başka bir yeraltı dünyası daha vardır. Patala olarak bilinir. Patala’nın Agarthalılarla savaşta oldukları söylense de, yeraltı dünyasının tasvirleriyle birçok benzerlik paylaşır. Patala, Hindu kutsal metinlerinde yeraltı dünyasının yedinci katmanıdır ve etrafı aydınlatan mücevherli sorguçlarıyla tasvir edilen yarı insan, yarı sürüngen (reptilian) bir tür olan Nagalar tarafından yönetilir. Naga, en son teknolojiye sahip oldukça gelişmiş bir ırktır. Bazen insanları kaçırdıkları, işkence ettikleri ve öldürdükleri söylenir, ancak Dünya olayları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduklarından bahsedenler de vardır.

Dünya yüzeyinin altında bir yeraltı uygarlığı olup olmadığını hiç öğrenebilecek miyiz?  Varsa ve öğrenilse bile kamuoyuna açıklanır mı bilinmez ama oralarda ne olduğunu görmek için mümkün olduğunca derine inme girişimleri oldu. Kola Süper Derin Sondaj bu derinliği yaklaşık 7 mile çıkardı ama operasyonu yöneten Rus ekibi Agartha'yı bulamadı. İşin doğrusu Agartha’nın daha derinlerde olduğu düşünüldüğünü de belirtmek gerekir.

Buldukları şey, orada tam olarak ne olduğunu bilmediğimizi gösterdi bize. Bir takım teorilerimizin çoğunun yanlış olduğu kanıtlandı ve Dünya'nın kabuğu hakkında çok daha fazla şey öğrendik. Birincisi, Conrad Süreksizliği olarak bilinen ve tamamen eksik olan bir bazalt tabakası vardı ve olmaması gereken yerde suyun varlığı tespit edildi. Bu sadece şunu gösteriyor: Orada ne olduğunu gerçekten bilmiyoruz.

Bu arada Kola Superdeep Borehole (Kola Süper Derin Sondaj) Rusya’nın Norveç sınırına yakın Pechengsky Bölgesinde bulunan Kolay Yarımadasında sürdürülen bir bilimsel projedir. Delme işlemi 24 Mayıs 1970 tarihinde başlamıştır.  Ekim 1982’de delme işlemi 11662’ye ulaşırken Ocak 1983’te proje kapsamında ikinci delik de açılmıştır ve deliklerdeki derinlik 12200 metreyi geçmiştir.

Conrad süreksizliği   : Victor Conrad tarafından 1920'lerde kıta kabuğunun içinde 10 ila 20 km derinliğe yakın bir sınır yüzeyinde keşfedildi. Kabuğun üst tabakası genellikle 6.0 km/s civarında bir sismik dalga hızına sahiptir ve alt tabaka, bazen sırasıyla granit tabakası ve bazalt tabaka olarak adlandırılan yaklaşık 6.6 km / s'lik bir sismik dalga hızına sahiptir. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, pek çok alanda kabuğun içinde bu tür açık süreksizliklerin bulunmadığını göstermiştir. Örneğin okyanus alanları Conrad süreksizliğinim bulunmadığı alanlar olarak belirlenmiştir.

Levent ASLAN

Levent ASLAN

Yazar

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

ORTADOĞU’DA BİR UFO HİKAYESİ GİZEM

ORTADOĞU’DA BİR UFO HİKAYESİ

KÖTÜLÜK İÇİMİZDE Mİ YAŞIYOR? GİZEM

KÖTÜLÜK İÇİMİZDE Mİ YAŞIYOR?

STONHENGE GİZEMİ GİZEM

STONHENGE GİZEMİ

İNSAN RUHU VE AYDINLANMA NEDİR? GİZEM

İNSAN RUHU VE AYDINLANMA NEDİR?

Yorum Yap