FATIMA'NIN SIRLARI
50 bini aşkın insan. Hepsi bir arada, Portekiz’de bugün artık çok meşhur bir kent haline gelmiş Fatima’nın kırsal bir bölgesinde gökyüzünü izliyordu. Tarih, 13 Ekim 1917, Cumartesi. Saat öğleden sonra 2 civarı. Onları buraya getiren şey gazetelerde çıkan haberlerdi. O gün orada mucizevi bir olay yaşanacaktı. Kiminin merakı, kiminin inancı, kiminin de kuşkusu onu buraya getirmişti. Kimisi imanını pekiştirmeyi umut ediyor, kimisi ise hiçbir şey olmayacağını düşünüp dalga geçmeye hazırlanıyordu.
Bu olayın öncesinde toplumsal hayata da kısaca bir göz atmamız gerekiyor olayın geçtiği ülkede. Portekiz, 1910'da cumhuriyet olmuştu ve yeni yönetim Katolik Kilisesi'ne karşı oldukça sert bir tavır takınmıştı. Dinsel tarikatlar önce kapatılmış sonra da yasaklanmıştı. Rahiplerin çoğu ülkeden sürülmüş, mal varlıklarına el konulmuş ve kilisenin ayrıcalıklarının çoğuna son verilmişti. O dönem, basındaki genel yaklaşıma göre Fatima’da, üç küçük çocuğun yaşadığı iddia edilen görüler hiç ciddiye alınmamalıydı. Alınmamalıydı belki ama gelin görün ki ister bir hayal olsun ister bir görüntü, size altı ay sonrasına bir tarih verip de tekrar geleceğini söylediyse o konu ciddiye alınırdı. İşin buraya kadar olan kısmında bir sorun yok. Bunlar 3 küçük çobanın söyledikleri. Ya 13 Ekim 1917’de olan biten?
Konuyu başa saralım ve birlikte inceleyelim; siz, ciddiye alır mıydınız, almaz mıydınız?
13 Mayıs 1917’de, Lúcia dos Santos (9 yaşında) ve kuzenleri Francisco (8 yaşında) ile Jacinta Marto (6 yaşında), ailelerinin koyunlarını güttükleri Cova da Iria adlı ekin tarlasında yağmura yakalandılar. Koyunlarıyla birlikte bir meşe ağacının altına sığınan çocuklar ağaca yıldırım düşmesi sonucu korku dolu anlar yaşarken beyazlar içinde ağacın üzerinde bir kadın figürü belirir ve onlara korkmamalarını söyler sonra da bu bölgeye bir kilise yapılmasını ister. Kimi kaynaklara göre göklerden gelen Meryem Ana elinde tespihi ile ağacın üzerindeydi ve onlara 13 Ekim 1917’de tekrar geleceğine dair söz vermişti. Ancak çocuklar gelenin kendisini Meryem Ana olarak tanıttığını söylememişti. Ancak bu haber kulaktan kulağa yayıldıkça formasyon değiştirmiş, ‘herkesin görebileceği büyük bir işaret vereceğini’ söylemesi büyük bir yankı uyandırarak olayı dinsel bir havaya bürümüştü. O tarihe kadar görüntü çocuklara her ayın 13’nde görünmeye devam etti.

Ve nihayet o son buluşma günü geldi. 13 Ekim 1917'de, aralarında Katolik Kilisesi'ne tamamen karşı gazetecilerin de olduğu on binlerce insan Fátima'ya akın etti. Gece boyunca yağan ağır yağış her yeri çamura bulamıştı, sabah da hava kapalıydı. Çocuklar, Meryem Ana'yı ve bazı başka figürleri gördüklerini söylüyorlardı, ama kalabalıktan hiç kimse onları göremiyordu. Görenler sadece üç çocuktu ve kuşkucu gözler için ortada olağanüstü bir durum yoktu.
Ancak birden bir şeyler olmaya başladı. Önce, şimdiye kadar çamur içinde bekleyen insanların giysileri bir anda kurudu. Ardından kalabalıktan bir çığlık yükseldi: "Güneş, Güneş!" Herkes yukarı baktı. Yağmurdan sonra güneş normalde göz kamaştırıcı olmalıydı, ama insanlar ona rahatça bakabiliyordu. Güneş sanki yerinde dönüyor, sedefli bir diske dönüşmüş etrafa ve onu izleyen kalabalığın üzerine renkli ışıklar saçıyordu. Aniden, izleyenlere doğru inmeye başladı. Bazıları panikle çığlıklar atarken, güneş zikzaklar çizerek tekrar göğe yükselip yerine döndü. Ve bu olay tarihe "Güneş Mucizesi" olarak geçti.

Yukarıdaki fotoğraf Katolik Kilisesi kayıtlarından alınmıştır.
Üç çocuktan en büyüğü Lucia idi. Ekim ayındaki son görünüşünden sonra, cemaat rahibine, ağacın üzerinde görünen kadının, “Buraya Meryem Ana'ya bir şapel inşa edin” dediğini duyduğunu bildirdi. Fatima bölgesindeki Cizvit rahipler, daha sonra dünyaya, Mesih'in annesinin insanları “Meryem'in Lekesiz Kalbi”ne dönüştürmek için Fatima'da göründüğünü duyurdu.
Peki, Lucia, Jacinta ve Francisco adlı üç çocuk meşe ağacının tepesinde tam olarak ne gördüklerini söylediler?
Aşağıda, Portekizli tarihçiler tarafından 2005 yılında yayınlanan “Göksel Işıklar, Fatima'nın Görünümleri ve UFO Fenomeni” adlı kitabın 18. sayfasından Fatima'nın görünümüne ilişkin açıklamaların bir özeti yer almaktadır. Kitabın yazarları Dr. Joaquim Fernandes ve Fina D'Armada'dır.
Görünüşe göre kadınsı ve çok güzel bir figürdü. “Kör eden” bir ışıkla sarılmıştı. Boyu yaklaşık 3,5 fit idi (Yaklaşık 1 metre). 12 ile 15 yaşları arasında görünüyordu. Beyaz bir etek, ceket ve belki de bir pelerin giyiyordu. Eteği ve ceketinde altın iplikle işlenmiş kareli desenler vardı. Belinde iki veya üç ip vardı. Kafasında kulaklarını ve saçlarını örten bir şey takıyordu. Gözleri siyahtı. Tesbih benzeri bir boncuk dizisi, boynunda bir tür halka küpe ve belinde parlak bir top vardı. Yukarıdan geldi ve yavaş yavaş gökyüzüne geri kayboldu. Yüzünde hiçbir hareket yoktu ve bacaklarını hareket ettirmiyordu. Dudaklarını hareket ettirmeden konuşuyordu. Arada sırada sadece ellerini hareket ettiriyordu. Gökyüzüne yükselirken çocuklara sırtını döndü.

Ayrıca, resmi Katolik Fatima Mahalli Araştırma birimi tarafından yapılan “1923 Resmi Sorgulamaları”nda Lucia, bu görüntünün Meryem Ana olduğunu söylemedi. Lucia, Kilise müfettişlerine, meşe ağacının tepesinde asılı duran küçük, parlak, genç bayana nereli olduğunu sorduğunda, bayanın “gökyüzünü işaret ederek oradan geldiğini söylediğini” anlattı.
1917'deki Fatima olayları hakkında yazdıkları üçlemenin ikinci kitabında, tarihçiler “Fatima kehanetlerinin gerçek kökenlerini örtbas etmek için yapılan komploya” odaklanıyorlar.

Portekizli iki yazar, Katolik Kilisesi yetkililerinden, 1917'den beri Fatima Tapınağı'ndaki arşivlerde Kilise tarafından gizli tutulan Fatima olayının orijinal kayıtlarına erişim izni talep ettiler. Yeni kitapla ilgili basın bülteninden alıntı yapalım:
"İlk kez, Kilise tarafından uydurulan ve Fatima olayına ilişkin modern görüşümüzü şekillendiren ve 20. yüzyılın ilk büyük UFO yakın karşılaşma vakası olarak gerçek önemini gizleyen ‘örtbas hikayesinin’ ezoterik tarihini anlatıyorlar. Meselenin özünde, Fatima'da çocukların karşılaştığı varlıkların gökten inen tanrılar değil, geniş kozmosun ‘başka yerlerinden’ gezegenimizi ziyaret eden uzaylı varlıklar olduğu gerçeğini gizlemek için Cizvitler tarafından kurulan bir komplo yatıyor."
Joaquim Fernandes, Ph.D. ve Fina D’Armada, Portekizde yaşayan ve çalışan tarihçiler. Aynı zamanda Heavenly Lights: The Apparitions of Fatima and the UFO Phenomenon © 2005; ve Celestial Secrets: The Hidden History of the Fatima Cover-Up © 2006, isimli kitapların yazarları. Onlarla yapılan bir röportajda şu soru soruluyor. Fatima’da meydana gelen olayda UFO’lar ve uzaylılar hakkında bağlantı kurmanıza sebep olan şeyler neydi?
Gümüş renginde başlayan, ancak şeffaf hale gelerek içindeki üç varlığın bedenlerini ortaya çıkaran disk şeklindeki araçlarla ilgili birçok tanıklık olduğu için. Garip melek benzeri yüzler vardı. Bir tarladaki belirli bir meşe ağacının üzerinde yüzen hayaletler vardı. Meşe ağacının tepesindeki kadını, yukarıdaki bir araçtan gelen holografik bir yansıma olarak yorumladık.
Meşe ağacının üzerinde süzülen varlığın tanımı, yukarıdan gelen, yüksekten ışınlanan ve bulutlara kadar çıkan bir ışınla doğrudan bağlantılı gibi görünüyordu. Alçak bir bulut tavanı vardı. Kapatıldığında, bulutların içine geri çekildi. Yansıtılmış bir görüntü gibi görünüyordu.
Hava titredi ve herkesi kelimenin tam anlamıyla kuruttu. Yağmur yağmıştı, ama etraflarındaki her şey, giysiler ve zemin tamamen kurudu. Beş veya altı kişi de anında iyileşmeler, şifalar bildirdi.
Eğer Böyle bir teknoloji varsa ve insanlar diskleri ve disklerin içindeki varlıkları gördülerse ve şeffaf varlıkları yansıtan ışınları gördülerse, Cizvit rahipleri Lucia’yı yalan söylemeye mi zorladılar?
Cevabım evet olur! (güler) Fatima I ve Fatima II vardır. Fatima I, 1917 olaylarının çocukları ve görgü tanıklarıyla ilgilidir. Fatima II ise, Cizvitler tarafından bir araya getirilen ve tarihe geçen versiyon. Yazarların açıklamaya çalıştığı şey, o dönemin siyasi arka planı, Portekiz Cumhuriyeti'nin kurulmasından önce kilise ve devletin bir bütün olduğu. Birçok kilise din adamı Portekiz'den sürüldü ve İspanya'nın kuzeyindeki Galiçya'nın Pontevedra kentindeki Dorothean manastırına kaçtı.
18 yaşındaki Lucia, konuşmanın yasak olduğu bu manastırlardan birinde tutuldu. Ancak Cizvitler onu düzenli olarak ziyaret ederek ne yapması gerektiğini söylediler. İspanya'dan sürgün edilen Cizvit rahipler onu ziyaret ettiler ve görünümlerden sonraki yıllarda Fatima hikayesinin kendi versiyonunu oluşturdular.
O gün orada bulunan gazeteciler, şaşkınlıkla yaşananları kaleme aldılar ve haberler hızla yayıldı. Uzun vadede, Fátima'daki zuhurlar Portekiz'de Katolik inancının yeniden canlanmasına yol açtı. Ancak mucizeyi gördüklerini söyleyen üç çocuktan ikisi, bu dönüşüme tanıklık edemedi. Francisco ve Jacinta, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından patlak veren İspanyol gribi salgınında hayatını kaybetti. Yalnızca Lúcia hayatta kaldı ve bir rahibe olarak ömrünü Kilise'ye adadı. 2005 yılında, 97 yaşında hayata gözlerini yumdu. Lucia ne kadar özgürdü tartışılabilir konulardan biri budur.
1948'de rahibeliği seçerek, Karmelolu Azize Teresa Tarikatı'na girmiş olan Lucia için, Coimbra Katedrali'nde cenaze merasimi düzenlenmişti. Vatikan kaynaklarına göre, "Mesih'in Acıları" adlı filmin yönetmeni ve aktörü Mel Gibson, 2004 Temmuz’unda Coimbra Manastırı'nı ziyareti sırasında Rahibe Lucia ile bizzat görüşen ünlüler arasındaydı.
İşte hikâye böyle arkadaşlar. Zik zaklar yaparak göğe yükselen güneş bize ne Meryem Anayı ne de İsa Mesih’i çağrıştırıyor. Görünenleri ve görünmeyenleri Fatima Olayı tarihe açıklanamayan sırlarıyla birlikte bu şekilde geçti. İnsanların büyük kısmı dini inançlarını pekiştirirken bir kısmı da başka açıklamaların peşindeydi. Her zamanki gibi bir sır daha aydınlandı diyemeyeceğimiz bir noktada tarihe gömüldü.



Yorum Yap