KHAMAR DABAN GİZEMİ
Yedi dağcı o gün diğer farklı iki grupla birlikte Sovyet dağcılık okullarının saha eğitiminin bir parçası olan yürüyüşlerinden birini yapacaktı. Hedef olarak Khamar Daban dağları seçildi. Gruplardan ikisi bu dağların iki yanında farklı rotalar izleyerek dağın iklim koşullarını gözlemleyecek ve eğitim sonrası bir rapor hazırlayacaktı. Dağcılık okulları ayrıca gençlerin zorlu parkurlarda güçlenmelerini ve yön bulma becerilerini de geliştirmesini istiyordu.
Grubun liderliği sert karakteriyle tanınan tecrübeli dağcı olan Lyudmila Korovina’ya verilmişti. Korovina, Kazakistan’ın Petropavlus kentinde yer alan Azimut adındaki bir turizm kulübünün lideriydi. Sovyetler Birliği döneminde usta sporcu unvanını almış deneyimli bir dağcıydı ve dağcılık okullarının tercih ettiği bir isimdi. Öğrencilerine arazide yön bulma, kamp kurma ve kriz yönetimi konularında eğitim vermekteydi. Dünyaca ünlü dağcı 41 yaşındaki Lyudmila’nın kişisel olarak seçtiği ekip;
Moskova Devlet Teknik Üniversitesi’nden mezun, deneyimli dağ yürüyüşçüsü Alexander Gennadievich Krysin (23),
Ailesinde deneyimli dağ yürüyüşçüleri bulunan ancak yaşı itibarıyla bir başlayan olarak bile kabul edilmemesi gereken grubun en genci Timur Bapanov (15),
Victoria Zalesova (Vika - 16),
Valentina Utochenko (Valya - 17),
Petropavlovsk Pedagoji Okulu'nun sekreteri ve deneyimli bir yürüyüşçü olan Tatiana Yurievna Filipenko(24),
Ve güçlü fiziği ile öne çıkan Denis Viktorovich Shvachkin (19)’den oluşuyordu.
Azimut kulübü üyesi Denis Shvachkin’in başlangıçta bir keşif gezisine gitmesi planlanmamıştı. Ama son anda, ailesinin dağlarda yürüyüş yapmasını yasakladığı başka bir gencin yerini aldı. Denis’in kendisi de ailesinden izin istemedi, hatta evden kaçtı bir not bırakarak; "Dağlara gittim, yakında döneceğim."
Korovina liderliğindeki yedi yürüyüşçüden oluşan grup, trenle Irkutsk'a geldi. Korovina'nın yürüyüş grubu bölgedeki üç yürüyüş grubundan biriydi ve bunlardan biri kızı Natalia tarafından yönetiliyordu. Hatta söylentilere göre Lyudmila Korovina ile arası çok iyi olan Alexander Krysin kızı Natalia’ya evlilik teklif etmişti. Aynı okuldan olsa da Natalia ile Lyudmila’nın ekipleri farklı rotaları izleyecekler ve bir noktada buluşacaklardı. Nataila’nın ekibinin rotası Khamar Daban’ın güney hattındaki vadi rotasını takip edecek, ormanlık alanlardan ilerleyecek alçak bölgelerde kamp kuracaklardı.
.jpg)
Lyudmila Korovina’nın ekibinin rotasının başlangıç noktası Baykal Gölü’nün güney kıyısında bulunan Murino İstasyonuydu ve çok daha zorlu bir görev olup Khamar Daban’ın zirve hattını aşmaları hedeflenmişti.
Korkunç ölümlere gebe yürüyüş 2 Ağustos 1993 Pazartesi sabahında başladı. Ekip kurallar gereği Murino İstasyonu postanesinden kurtarma ekiplerine çıkış hakkında bilgi telgrafı çekti. Herkes kendi kaderine doğru yürüyordu. Bu telgrafın bilinmeyen bir nedenle adresine ulaşmadığı çok daha sonra ortaya çıkacaktı.
Dağcılık standartlarına göre orta zorluk anlamına gelen Lyudmila Korovina’nın rotası 3. derece zorluk olarak sınıflandırılmıştı. Korovina rotasını çok iyi bir şekilde belirlemiş ve olası hava değişimlerine karşı yedek planlar oluşturmuş olsa da rota üzerinde ani sıcaklık düşüşü, sis veya yön kaybı durumunda risk seviyesi hızla artabilirdi. Bölge hem coğrafi hem de meteorolojik açıdan son derece kararsız bir bölgeydi. Şartlar her an değişebilirdi.

Ekibin Lideri Lyudmila Korovina
Sabah, yürüyüşe başlayan Lyudmila’nın grubu Langutay Nehri Vadisi boyunca doğuya doğru ilerlemişlerdi. Yaklaşık 9 saat yürünmüş, 1200 Rakımda kamp kurmuşlardı. Yolculuğun bu bölümü Korovina’nın planlandığı gibi gitmiş, gerekli molalar verilmiş ve yürüyüş disiplini hiç bozulmamıştı. Tatyana ve Viktorya gibi genç yürüyüşçüler gruba tam olmasa da ayak uydurmayı başarmış planladıkları mesafeden geri kalmamışlardı.
3 Ağustos 1993 Salı günü ise Langutay Geçidinden çıkarak Barunyunkatsuk nehri vadisi boyunca ilerlemenin ardından Khanulu sırtına yönelmeyi ve Retransylator Tepesi’ne ulaşarak burada kamp kurmayı planlıyorlardı. İşte ne olduysa bu hat üzerinde oldu. Barunyunkatsuk vadisinden geçip vadinin doğu tarafına indikleri sırada hava yavaş yavaş değişmeye başladı. Korovina bu değişimi fark edip barometrik basıncı ölçtüğünde değerlerin hızla düştüğünü ve fırtınanın yaklaştığını anladı. Adını tepeye kurulmuş olan radyo sinyallerini aktaran cihazdan alan Retransylator tepesine az bir mesafe kalmışken Khanulu Dağının eteklerinde açık bir alana kamp kurmak zorunda kaldılar.

Retransylator tepesi
Ve felaketin başlangıcı bu karardı. O an için mantıklı gelen açık alana kurulacak bir kamp kararı hızla değişen hava koşullarına karşı hiç de uygun değildi. Burası öyle bir yerdi ki ne sığınacakları bir kaya siperi ne rüzgârı kıracak bir tepe ne de kendilerini yağmurdan ve rüzgardan bir nebze de olsa koruyacak doğal bir sığınak vardı. Kamp alanı yüzeyi tamamen taş ve kil karışımından meydana gelmişti. Akşam üzeri başlayan yağmur gece ilerledikçe toprak tarafından emilmediği için toprağı çamurlaştırmış üstüne üstlük kayalık zeminde su birikintileri oluşturmuştu. Bozuk zemine çakılan çadır kazıkları yağmur nedeniyle zayıflarken sık sık yön değiştiren fırtına da kazıkları sallayarak çadırların her an yerinden sökülecekmiş hissine neden oluyordu. Gece ilerledikçe dikiş yerlerinden su sızdırmaya başlayan çadırların tabanlarında sular birikiyordu. Öyle ki dağcıların uyku tulumları hatta giysileri bile yavaş yavaş ıslanmaya başlamıştı. İşin kötüsü beklemekten başka yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Islak kıyafetlerle, uyuşmuş ellerle ve gittikçe ağırlaşan çantalarıyla sabahı beklemeye koyuldular.
Sabah olduğu zaman yağmur azalmış olsa da sis dağılmamıştı. Çadırın içinde oluşan nem ve sızan sular nedeniyle haritalar, pusulalar, yiyecekler kısacası sahip oldukları ihtiyaç duyacakları her şey işe yaramaz hale gelmişti. Çadırından dışarı bakan ve durumu hiç de umut verici bulmayan tecrübeli dağcı Korovina yeni bir hata yapmaya daha hazırlanıyordu. Korovina o sırada yeni bir fırtına ve yağmura dayanamayacaklarını düşünmekteydi.

Ekibine dönerek “Hazırlanın, toplanıp iniyoruz,” dedi. Grup kendilerini ve çantalarını yeniden organize etmeye çalıştı. İşe yarar durumda olan harita ve pusulalar su geçirmez torbalara kondu. Birbirlerine yakın mesafede inişe geçen ekip kendisini bekleyen tehlikeden habersiz ilerliyordu. Kısa bir süre sonra sis yoğunlaştı ve rüzgâr da yön değiştirince hava koşulları daha da kötüleşti. Yorgunluk açlık ve soğuk grubun yavaşlamasına neden oluyordu. Ekiptekiler orman hattına inmek üzere yürüyüşe başladıktan 1 -2 saat sonra Retransyator tepesine yakın bir bölgede kısa süreli bir duraklama yaptı.
Tam bu anda grubun en tecrübeli üyesi kabul edilen Alexander Krysin dengesini kaybedip dizlerinin üzerine düştü. Başta herkes bu durumu yorgunluğa ya da ani bir tansiyon düşüklüğüne bağlarken durumun daha ciddi olduğunu anlamaları uzun sürmedi. Krysin ayakta duramıyor her defasında düşüyordu. Birkaç saniye sonra genç adamın bedeni kontrolsüz bir şekilde titremeye başladı. Dişleri birbirine vuruyordu. Nefesi kısa aralıklarla gidip geliyordu. Ancak kulaklarından ve gözlerinden kanaması ile birlikte ağzında beyaz köpüğün belirmesi diğer üyelerin de paniğe kapılmasına neden oldu. Korovina, daha ilk anda durumu kontrol almaya çalışmak için Krysin’in yanına koşmuş ona yardım etmeye çalışmıştı ama nasıl faydalı olabileceğini bilmiyordu. Ne yazık ki Alexander Gennadiyevich Krysin sadece birkaç dakika içinde ölmüştü. Ekip şok içindeydi.
Krysin’le ilgilenen Korovina da bir anda kendisini kötü hissetmeye başladı ve yere düştü. Nefesi hızlanmış, kasları istemsiz bir şekilde kasılıyordu. Çevresindekiler ona yardım etmek istese de Korvina’nın ölümü çok uzun sürmedi. Belki bir dakika…
Tatyana Filipenko bir anda delirmiş gibi, dağlarda yankılanan korkunç bir çığlık attıktan sonra koşmaya başladı. Durmadan kendi yüzüne tokat atıyor, nefes alamıyor gibi kendi boğazına sarılıyordu. Daha da kötüsü Tatyana zihinsel kontrolünü kaybetmişti. En yakında kayaya koşarak kafasını vurmaya başladı. Kan içindeydi.
Aynı anda Viktorya nefessiz kalmış gibi göğsünü açmaya çalışıyor, üzerindeki elbiseleri çıkarmaya çalışıyordu.
Timur birkaç metre ötede dizlerinin üzerinde kontrolsüz bir şekilde titriyordu. Yüzü bembeyaz, dudakları mosmordu. Dişleri hızla takırdıyordu.
Grubun bu durumunu Denis ile Valentina çaresiz bir şekilde izliyorlardı. Her ne olduysa o an, Denis arkadaşı Valentina’ya ‘Kaç!’ diye bağırmaya başladı. Denis o sırada kayaların arasına koşmuş, uyku tulumun içine girerek saklanmaya çalışıyordu. Valentina ‘Kaç!’ komutunu duyar duymaz ani bir refleksle çantasına sarılarak deli gibi koşmaya, oradan uzaklaşmaya başladı. Yaklaşık yarım saat aralıksız çamurun içinde sendeleyerek ilerlemişti. Bu süre boyunca nereye gittiği hakkında hiçbir fikri yoktu. İçgüdülerine teslim olmuş bir şekilde sisin içinde koşarken pek çok defa düşmüştü. Sis dağılınca önünde ormanlık bir alan olduğunu gördü. Oraya sığınıp biraz önce yaşadıkları hakkında düşünmeye başladı. Zihni de sağlıklı bir durumda değildi ama yine de bu olaylara bir açıklama getiremiyordu. Ekip, neden birdenbire anlaşılmaz fiziksel tepkiler vermeye başlamıştı? Valentina (Valya) orman içinde sığınabilecek bir yer de bulmuştu. Tepeye dönüp arkadaşlarını kontrol etmeyi hiç düşünmüyordu. Ormanın içinde bulduğu kuru dallar ve yapraklarla kendi altına kuru bir zemin oluşturduktan sonra giysilerini kuru olanlarla değiştirmeye çalıştı ve üzerini örttüğü naylon örtüyle vücut ısısını korumaya çalıştı. Zaman zaman uykuya dalsa da uyandı ve olumsuz hava koşulları yüzünden bir daha sabaha kadar uykuya dalmadan bekledi. Sabah olunca sis dağılmıştı. Mevcut malzemelerle yoluna devam edemeyeceğine karar veren Valentina Utochenko tekrar tepeye arkadaşlarını bıraktığı yere yürüdü. Yaklaşık bir saat içinde hafifleyen sisin içinde tepeye ulaşmıştı. Olayın gerçek boyutunu şimdi daha iyi görüyordu. Korovina ile Alxender’ın hemen yanında yüz üstü duruyordu. Ağız kenarlarında donmuş köpükler vardı. Diğer arkadaşlarının hayatta olup olmadığını kontrol etti ve işine yarar birkaç malzemeyi yanına aldı. Arkadaşlarının üzerlerini örttü ve tepeden ayrıldı ve inişe geçti. Dağın yamacından aşağı uzanan elektrik direklerini gördü. Sovyet döneminden kalma yüksek gerilim hattını izleyerek dört günlük uzun bir yürüyüş sonunda bir su sesi işitti. Snezhnaya Nehrine gelmişti. Nehre indiğinde Kiev’den gelen ve nehirde kano yapan turistlerle karşılaştı. Üstü başı kan içindeydi ve aklı başında değilmiş gibi görünüyordu. Hareketleri dengesiz ve bitkindi. Turistlerden biri olan Alexander Kvitnitsky, “O sahne aklımda geldiğinde kalbim daralıyor,” diyordu yıllar sonra. “Kan içindeki giysisini yıkayan bir kız kıyıda, bağırıyor ellerini sallıyordu. O kadar çaresiz görünüyordu ki başına bir felaket geldiğini anladık.”
Plana göre, Lyudmila'nın grubu 5 Ağustos'ta Natalia'nın grubuyla buluşacaktı. Ancak belirlenen tarihte Lyudmila'nın grubu ortaya çıkmadı. Natalia o kadar endişeli değildi. Annesinin grubunda yedi sağlıklı ve deneyimli tırmanıcı olduğunu düşünüyordu. Natalia, planlanan toplantıyı küçük sebeplerle kaçırdıklarından emindi.
Khamar Daban olayında sağ kurtulan Valentina Utochenko
Valentina Utochenko tesadüfen denk geldiği turistler sayesinde kurtulmuştu. Yardım gelmiş, bir hastaneye götürülmüştü. Polise verdiği ifadeden sonra arama kurtarma ekipleri hem havadan hem karadan keşif gezilerine başlamıştı. 24 Ağustos 1993 sabahında Retransylator Tepesi’nin aşağı kısmında dağcıları buldular. Cesetler aynı Valya’nın tarif ettiği şekliyle öylece duruyordu. Herhangi bir vahşi hayvan saldırısı olmamıştı. Yapılan otopsi sonucu ilk bulgular ekibin ölüm nedeninin hipotermi olduğunu gösteriyordu. Ancak cesetler dikkatlice incelendiği zaman bunun sıradan bir hipotermi vakası olmadığı anlaşıldı. Klasik hipotermi vakasında ölüm yavaş gelir. Vücut fonksiyonları sırayla kapanır, solunum azalır ve nabız düşer. Khamar Daban dağındaki durum çok farklıydı. Belirtiler çok ani ve sistematik bir çöküşe işaret ediyordu. Ölü bedenlerde kas kasılmaları ve akciğer hasarına ve köpük kalıntılarına rastlanılmıştı. Resmi otopside kulak ve göz kanamalarından bahsedilmezken bazı kaynaklar Utochenko’nun bu kanamalardan söz ettiğini yazmaktadır. Viktorya, Tatiana ve Timur’un akciğerlerinde yoğun sıvı birikimi görülmüş bu da pulmoner ödem tanısıyla açıklanmıştı. Kardiyojenik Pulmoner ödem kalp problemlerinden dolayı akciğerde sıvı birikmesine verilen isimdir. Bu şekilde nefes alıp verme problemi yaratan ve müdahale edilmezse ani bir ölümle sonuçlanan durumdur. Ancak bu durumun genç ve sağlıklı bireylerde aynı anda ortaya çıkması dışsal etkilerin varlığına işaret ediyor olabilir. Lyudmila Korovino ve Alexander Krysin ağız kenarlarında beyaz köpük kalıntıları ekibin bir şeye maruz kaldığını düşündürmüştür.
Buna rağmen resmi belgelerde Korovino’nun ölümü için kalp krizi teşhisi konmuş, kayaların arasında saklanmaya çalışan Denis’in bedeninde dışsal bir hasar tespit edilmemiş ölümü kayıtlara hipotermi olarak geçmişti. Otopside bazı bedenlerde, kas dokularında protein distrofisi görüldüğü belirtilmiştir. Vücudun aşırı stres altında kendi kas dokularını parçalayarak enerji üretmeye çalışması şeklinde açıklansa da doğru değildir. Distrofi genetik bir hastalıktır ve genlerde distrofin proteini eksikliğini ifade eder. Bu noktada resmi otopsi raporlarının hiçbir zaman kamuoyuna eksiksiz bir şekilde sunulmadığını da belirtmeliyim. Öte yandan Korovina’nın kızı Natalia annesi ve ekibinin bilinmeyen bir gaz soluduğundan ve ölüm sebeplerinin bu olduğundan emindir. Hatta çevrede yaşayan yerli halktan bazıları ona 1993 yazında açıklanamaz anormallikler yaşandığını, örneğin ayıların garip davranışlar içinde olduğunu ve kendilerini trenlerin altına attıklarını söylemişti.
Evet arkadaşlar, Khamar Daban’da yaşanan gizemli olayı etraflıca açıklamaya çalıştım. Gördüğünüz gibi açıklanması kolay olmayan birtakım olaylar var. Örneğin dağcılardan Denis’in arkadaşı Valentina Utochenko’ya ‘Kaç!’ emrini verişi kendisinin kayaların arasına gidip uyku tulumuna girmeye çalışması gibi…
Gelin şimdi olayla ilgili ortaya atılan iddiaları inceleyelim.
KAHAMAR DABAN’DA NE OLDU?
Kimyasal Silahlar
Birçok araştırmacıya göre, Valya'nın bildirdiği semptomlar kimyasal silahlar, özellikle sinir ajanları nedeniyle ölümün belirtileridir, çünkü konvülsiyonlar ve ağızda köpük oluşumu güçlü bir sinir toksininin yaygın semptomlarıdır. Otopsi bulguları da bu teoriyle uyumludur, çünkü akciğer morarması sinir gazı nedeniyle ölümün yaygın bir belirtisidir ve solunum zorluğuna neden olabilir. Ayrıca, sinir ajanları kalp durmasına neden olabilir, bu da Lyudmila'nın ölüm nedenine karşılık gelir.
Diğer yürüyüşçülerin ölüm nedeni hipotermi olabilir, ancak sinir toksini maruziyeti nedeniyle bilinçlerini kaybetmiş veya komaya girmiş olabilirler ve bu da hipotermiye yol açarak nihai ölüm nedeni haline gelmiş olabilir.
Yürüyüşçüler, dağların üzerinde bulunan Baykal Gölü'ne atılan zehirli atıklar nedeniyle kirlenmiş olabilecek sudan zehirli maddeler almış olabilirler.
Atıklar nehirden aşağıya doğru taşınmışsa, yürüyüşçülerin yemeklerine ölümcül kimyasallar karışmış olabilir. Ayrıca, şiddetli yağmur sırasında bölgede depolanmış atık toksik kimyasalların açığa çıkmış olması da mümkündür.
Ancak Valentina, daha az su tüketerek veya alternatif bir su kaynağı bularak hayatta kalmış olabilir. Diğer yürüyüşçüler, en güçlü toksinlerin etkisini göstermesi birkaç dakika sürdüğü için zehirli maddelere yenik düşmüş olabilirler.
Zehirli Mantarlar
Bu teori, Valya'nın diğer altı yürüyüşçüye kıyasla farklı görünen tepkisiyle ilgili endişeleri ele aldığı için özellikle ilgi çekicidir. Valya'nın diğerlerine benzer şekilde etkilendiği bilinen tek senaryo budur ve onun olağandışı davranışına ışık tutmaktadır.
Lyudmila, arkadaşlarına bu sanatı öğreten yetenekli bir toplayıcıydı. Yürüyüşçülerden biri yanlışlıkla kahvaltı için zehirli bir mantar toplamış ve günün yürüyüşüne başladıklarında zehirlenme belirtileri göstererek halüsinasyonlar ve mide bulantısı yaşamış olabilir.
İlginç bir şekilde, sihirli mantarlarda bulunan psilosibin adlı kimyasal, bireylerin başkalarının kan ağladığını görmesine neden olabilir. Yürüyüşçüler şiddetli halüsinasyonlar yaşıyor ya da komada olsalar da değişen durumları nedeniyle muhtemelen hipotermiye yenik düşmüşlerdir.
Dyatlov Geçidi Olayı ile Khamar Daban Olayı arasındaki benzerlikler
Dyatlov Geçidi olayı, Şubat 1959'da meydana gelen gizemli bir olaydır. Bu olayda, Rusya'daki Ural Politeknik Enstitüsü'nden dokuz deneyimli yürüyüşçü, kuzey Ural Dağları'nda yürüyüş yaparken garip koşullar altında hayatını kaybetmiştir.
Grubun çadırı içten yırtılmış olarak bulundu ve yürüyüşçülerin cesetleri çeşitli derecelerde çıplak halde bulundu. Bazıları kafatası kırığı ve göğüs travması gibi ölümcül yaralanmalara sahipti, ancak görünürde bir mücadele izi yoktu.
Ölümlerinin nedeni hala bilinmemektedir ve çeşitli teoriler, çığ, infrasound, askeri müdahale ve hatta uzaylıların müdahalesi gibi olası nedenleri öne sürmektedir. Olay hala çözülememiştir ve birçok kişi için ilgi çekici bir konu haline gelmiştir.
Rusya'nın kontrolü altındaki bölgelerde iki grup yürüyüşçünün benzer koşullarda ölmesi bir tesadüf mü?
Hipotermi
Resmi otopsi raporuna göre, kalp krizi geçiren Lyudmila hariç tüm kurbanlar hipotermi nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Vücutlarında, vücudun yakıtı olan glikojen dahil olmak üzere neredeyse hiç besin maddesi bulunmamaktaydı.
Araştırmacılar, altı kişinin bu kadar yüksek irtifada oksijen yetersizliği nedeniyle donarak öldüğünü belirtmiştir.
Transbaikal Bölgesel Arama ve Kurtarma Servisi eski başkan yardımcısı Leonid Izmailov, “En tuhaf olan şey, ilk ölümden önce bile adamların bütün gece ıslak ve üşümüş olmalarına rağmen ısınmaya çalışmamış olmalarıdır” dedi.
“Her birinin uyku tulumu ve plastik filmi vardı, ancak bunlar hiç kullanılmamıştı – her şey kuru ve sırt çantalarında duruyordu.”
Vücut ısısının 35 °C'nin altına düştüğü bir durum olan hipotermi, halüsinasyonlara neden olabilir. Son aşamalarında, kurbanın mantıksız bir şekilde giysilerini çıkardığı “paradoksal soyunma” durumu ortaya çıkabilir.
Ancak Lyudmila Korovina’yı yakından tanıyan insanların tamamı hipotermi varsayımını reddediyordu. Koroniva bir profesyoneldi. Yanındaki insanlara vereceği yiyecek miktarını çok iyi biliyordu. Onun ekibi -50 derecelerde bile donmamışken yazın ortasında böyle bir felakete neden olması mümkün değildi. Onun liderliğinde geziye çıkmış Yevgeniya isimli bir yürüyüşçü şöyle diyordu. “Ben Korovina’nın kendi ekibini açlıktan öldürmesi yerine uzaylılar seçeneğine inanmayı tercih ederim. Ben onunla on geziye çıktım, ne dediğimi iyi biliyorum. Belki ozon zehirlenmesi meydana geldi. Güçlü bir fırtına cephesi vardı. Belki onlar yüksek bir ozon konsantrasyonuna girdiler. Belki de bu nedenle vücutları bu hale geldi,” diyordu.
İnfrasound
Kurtarma ekibinden Nikolai Fedorov, yürüyüşçülerin insan kulağının duyamayacağı kadar düşük frekanslı bir ses olan infrasound tarafından çıldırmış olabileceklerini öne sürdü. 20Hz’den daha düşük ses titreşimlerini insan kulağı algılayamaz. İki komşu dağın tepesinin arasına düz bir çizgi çekilirse sırt boyunca saniyede yaklaşık 15 metre rüzgâr hızıyla yaklaşık 60 ton hava geçer. Bunun bu kızıl ötesi sesin en olası kaynağı olduğuna inanılıyor.
“Kuvvetli rüzgar ve antisiklon manyetik dalgalanmalara neden olur. Büyük hava akımları harekete geçer. Bu da kızılötesi sesler yaratır. Güçlü rüzgâr altında tek tek kayalar, insanlarda panik ve açıklanamayan bir dehşet hissine neden olan muazzam güçte bir infrasound üreteci haline gelebilir” diyordu Nikolai Fedorov.
“Hayatta kalan kıza göre, arkadaşları huzursuz davranıyorlardı ve konuşmaları tutarsızdı.”
Size hava akımlarından birini de açıklayarak konuyu bitirelim.
Katabatik Rüzgâr
Katabatik rüzgârlar yerçekimi etkisinde yamaç aşağı gerçekleşen ve büyük ölçüde topoğrafya tarafından kontrol edilen, yoğun, soğuk hava akışıdır.
Katabatik rüzgârlar dünyanın değişik yerlerindeki dağ sıralarında ve yüksek platolarda sıkça görülür ve gözlendikleri yere göre farklı yerel isimler alır.
Katabatik rüzgârlar yüksek bir alandaki soğuk hava ile daha alçak yerlerdeki sıcak hava kütleleri arasında oluşan basınç farkının yarattığı akım ile tetiklenir. Korovina’nın ekibinin güçlü bir Moğol Siklonu etkisi altında kalmış olduğu tahmin ediliyor.
Bölgenin en yüksek noktalarının 2000 - 2300 metre civarında olduğunu belirterek Dünya’nın en yüksek tepesi olan Everest ile kıyaslanmayacak kadar aşağıda olduğunu da belirtelim. Peki sizce Khamar Daban olayının nedeni sizce neydi? Yorumlarda bize bildirin. Eğer bu konu ilginizi çektiyse 'Dyatlov Geçidi Olayını' da incelemenizi öneriyorum.
Levent Aslan
Bu kitabın imzalı bir fiziki kopyasına sahip olmak için altta bulunan banka bilgilerine ödeme yaptıktan sonra ödeme bildiriminde bulunabilirsiniz

























Yorum Yap