DEMANS NASIL TESPİT EDİLİR
Alzheimer, aynı zamanda demansın en yavaş ilerleyen türü olduğu için hasta ve yakınları tarafından önemsenmemesi ne kadar tehlikeliyse bu ağır ilerleyişi bir avantaja dönüştürmek yine olası hastanın ve yakınlarının durumu ciddiye almasıyla sağlanabilir. Ancak birçok insan -hatta bazı doktorlar bile-bunu yeterince fark etmiyor. Alzheimer's Disease International'ın (Alzheimer Hastalığı Uluslarası, kar amacı gütmeyen bir federasyon ve demansın öncelikli sağlık sorunu olması için çalışmaktadır.) 2024 Dünya Alzheimer Raporu'na göre sağlık ve bakım çalışanlarının %65'i demansı yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görüyor. Halkın %80'i de aynı şekilde düşünüyor (bu oran beş yıl önce %66'ydı). Oysa gerçekler böyle değil.
Demans, aniden ortaya çıkıyormuş gibi gelebilir ama gerçekte bir günde aniden gelişen bir hastalık değil. Aksine oldukça yavaş yerleşiyor, kendine bir alan açıyor ve 10, 15 hatta 20 yıl boyunca kendisini gizliyor. Geçmişte yapılan araştırmalar Alzheimer'ı farklı evrelerden oluşan bir süreç olarak tanımlıyordu ama yeni çalışmalar artık bu tabloyu değiştirdi. Seattle'daki Allen Beyin Bilimi Enstitüsünden bir ekip, hastalığın yalnızca iki farklı evrede geliştiğini öne sürüyor. İlk evre, yavaş ilerleyen ve beynin yalnızca birkaç hassas hücresini etkileyen "gizli" evre. Ancak ikinci evrede hastalık hızlanıp daha agresif hâle geliyor. İşte bu noktada işlevsel bozukluklar, hafıza ve düşünce bozuklukları gibi demansla ilişkilendirdiğimiz belirtiler ortaya çıkıyor ve kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiliyor.
Ne kadar korkutucu görünse de "gizli" dönem aslında bir fırsat sunuyor olabilir; hatta hastalığın seyrini tamamen değiştirme şansı verebilir.
ÇİFTE TEHDİT
Son araştırmalar, Alzheimer'ı tetiklediği düşünülen iki ana proteine odaklanıyor: Amiloid ve tau.
Bu iki protein, bilişsel gerilemeye farklı şekillerde katkıda bulunuyor. Amiloid proteinleri sinir hücreleri arasında plaklar hâlinde birikerek iletişimi bozabiliyor. Bu da tau proteinlerinin, bir araya gelip sinir liflerini düğüm hâline getirmesine yol açıyor.
Bu düğümler hücrelerin işlevini bozarak sonunda ölmelerine neden oluyor. Bu yüzden bu iki proteine Alzheimer'ın "tetiği" ve "mermisi" deniyor. Amiloid tetik, tau ise mermi.
Bu proteinlerin birikimi uzun süre belirti vermese de bazı erken uyarı işaretleri ortaya çıkabiliyor. İşte asıl sorun burada yatıyor belki de. Bu proteinlerin erken tespiti gerekiyor erken tedavi için.
Doğu Anglia Üniversitesinde demans araştırmaları yapan ve Tangled Up: The Science and History of Alzheimer's Disease kitabının yazarı Prof. Michael Hornberger şöyle diyor: "En erken protein birikimi, özellikle tau birikimi, beynin mekânsal yön bulma yetisini kontrol eden bölümünde gerçekleşiyor. Bu yüzden kaybolmak veya yolunu bulmakta zorlanmak, Alzheimer'ın ilk belirtilerinden biri olabilir."
Hastalık, beynin hafızadan sorumlu bölgesi olan hipokampusa ulaştığı zaman klasik demans belirtileri ortaya çıkıyor. Kişi son olayları unutabiliyor ama yıllar öncesine ait anıları hâlâ hatırlayabiliyor.
KIRILMA NOKTALARI
Alzheimer'ın gelişimi üzerine yapılan önceki araştırmalar, bu proteinlerin davranışlarını takip etmeye odaklanmıştı. Amiloid plaklarının nasıl oluştuğuna ve tau proteinlerinin nasıl dolaşıklık yarattığına bakılıyordu. Ancak Allen Beyin Bilimi Enstitüsünün çalışması biraz farklı bir yaklaşım benimsedi.
Bu araştırmada bilim insanları, ortalama yaşı 88 olan beyin bağışçılarının dokularını ölüm sonrasında makine öğrenimi yoluyla inceledi. Böylece bu kişilerin beyinlerindeki tau ve amiloid seviyelerini değerlendirme şansı buldular.
Çalışmanın başyazarları Dr. Mariano Gabitto ve Dr. Kyle Travaglini, bazı beyin numunelerinde hastalığın erken evrelerine dair kanıtlar bulduklarını açıkladı: Az miktarlarda problemli tau ve amiloid proteinleri bulmuşlardı. Ancak bu proteinlerin miktarları az olsa da kritik öneme sahip "inhibitör" nöronların kaybolmaya başladığına dair işaretler mevcuttu.
Beyindeki hücreler her saniye milyarlarca sinyal alışverişinde bulunur ve sağlıklı iletişimin sürdürülmesinde iki ana sinaps türü (eksitatör ve inhibitör) kritik rol oynar. Bu nedenle bu hücrelerin önemini vurgulamak zor.
Eksitatör sinapslar beyin aktivitesini artırırken inhibitör nöronlar sistemi sakinleştirir. Beynin en iyi şekilde çalışması için bu iki türün birlikte çalışarak dengeyi koruması gerekiyor. Ancak örneğin eksitatör nöronlar aşırı aktif hâle gelirken inhibitör nöronların kaybolması, fren pedalını bırakıp gaz pedalına iki ayakla basmaya benziyor.
Beyin nöronlarındaki bu dengenin bozulması (amiloid ve tau bu dengeyi bozabilir) başlangıçta işte çoğumuzun önemsemediği küçük bir fark yaratır ama zamanla etkileri birikerek büyür. Travaglini bu konuda şöyle düşünüyor: "İlk başlarda inhibitör nöron kaybı, devreleri kısmen bozsa da tamamen bozmaz. Ancak bu kayıplar, ilerleyen süreçte daha büyük bozulmaların önünü açabilir."
Bu bulgular endişe verici olsa da hastalığın erken aşamalarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Gabitto'ya göre "Kaybolan ilk nöronları belirlemek, onları korumaya ve bilişsel gerilemeyi önlemeye yönelik tedaviler geliştirmek açısından kritik olabilir."
Tabii ki inhibitör ve eksitatör nöronların zarar görmeye başlamış olması her zaman demans anlamına gelmiyor ama bu durum önemli bir uyarı işareti olabilir. ABD Alzheimer Derneği Bilimsel Konferans Programları Direktörü Dr. Igor Camargo Fontana bu araştırmayı değerlendirirken şu yorumu yapıyor: "Hastalığın uzun süren ve belirti göstermeyen sessiz dönemi; erken tanı, erken müdahale hatta demans belirtilerini önleme fırsatları sunuyor."
Çünkü esas nokta, inhibitör nöronların kaybıyla birlikte frenler tamamen devre dışı kalmadan önce, beynin giderek hızlanan yıkım sürecine müdahale edebiliyor olmak.
DEMANSIN ERKEN BELİRTİLERİ
Peki, demansın erken belirtileri olduğunu biliyorsak bunları nasıl tespit edebiliriz? Seçeneklerden biri MR görüntüleme ama bu hem pahalı hem de değişiklikleri izlemek için her yıl tekrarlanması gerekiyor.
Lomber ponksiyon da bir başka yöntem; ancak bu da maliyetli ve hastalar için çok rahatsız edici olabiliyor.
"Kan tahlilleri daha umut verici" diyor Hornberger. Ancak yaygın olarak kullanılan çoğu kan tahlili, beyindeki protein birikimini ölçmekte zorlanıyor. Bunun sebebi, bu proteinlerin kandaki seviyelerinin oldukça düşük olması.
Ancak 2024 yılında uluslararası bir bilim ekibi, beyindeki p-tau217 adlı özel bir tau proteini çeşidini tespit edebilen hassas bir tahlil geliştirdi. Bu tahlil, Alzheimer'ın ikinci evresini teşhis etmede (bilgisayarlı tomografiye kıyasla) %92'ye varan bir doğruluk oranı gösterdi. Daha da önemlisi, p-tau217 proteini, hastalığın erken "gizli" evresinde bile tespit edilebiliyordu.
Klinik araştırmalar başarılı olursa p-tau217 tahlili önümüzdeki on yıl içinde yaygın hâle gelebilir. İngiltere Alzheimer Derneği, bu gibi kan tahlillerini İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetine (NHS) kazandırmak için Blood Biomarker Challenge adlı bir girişim yürütüyor. Bu sayede beş yıl içinde bu tahliller İngiltere'nin sağlık sistemine dâhil edilebilir.
Ancak gelecekte demansa yakalanma riskinizi öğrenmek için yeni tahlilleri beklemenize gerek yok.
Bazı insanlar apolipoprotein geninin belirli bir versiyonuna sahip oldukları için Alzheimer'a genetik yatkınlık taşıyor. Herkeste bu genin bir versiyonu var ama görünüşe bakılırsa en yaygın versiyon olan APOE3, Alzheimer riskini etkilemiyor. Daha nadir görülen APOE2 ise hastalığa karşı bir miktar koruma sağlayabilir.
Ancak nüfusun (İngiltere) dörtte biri gibi siz de APOE4 geninin tek bir kopyasını taşıyorsanız demans riskiniz iki katına çıkıyor. Eğer iki kopyaya sahipseniz riskiniz 10 kat artıyor. Bu istatistiklere bakıldığında, APOE tipinizin Alzheimer riskini tahmin etmede neden bu kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Ama şu çok önemli: APOE4 geninin iki kopyasını taşıyan herkes Alzheimer olmuyor. Nitekim iki kopya taşıyanlar nüfusun %2'sine denk geliyor. Aynı şekilde, iki kopya taşımayan birçok insan da Alzheimer'a yakalanabiliyor. Yani hala bilinmeyen başka etkenler söz konusu olabiliyor bu gizemli hastalığa yakalanmakta.
DEMANSA KARŞI HAREKETE GEÇİN
Peki, en kötü senaryo gerçekleşirse ne yapmalıyız? Böyle bir test yaptırıp da hastalığa genetik yatkınlığımız olduğunu öğrenirsek -ya da daha kötüsü, beynimizde demansın ilk izleri varsa- süreci yavaşlatmak için ne yapabiliriz?
Allen Enstitüsündeki bilim insanları, demansın gizli evresinde yapılacak müdahaleler sayesinde hastalığın ilerleyip daha yıkıcı ikinci evreye ulaşmasının ötelenebileceğini -hatta belki de tamamen önlenebileceğini- düşünüyor.
Tabii ki bunu kanıtlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ve en etkili yöntemleri belirlemek için çok daha fazla çalışma yapılması gerekecek. Ancak denenecek ilk önleyici tedbirler, demans riskini nasıl azaltabileceğimize dair son yıllarda elde edilen bilgilere dayanacak.
Son yıllarda anlaşılan ilk büyük ders şu: Kalp sağlığınızla beyin sağlığınız birbirine çok bağlı. Kalbinize iyi bakarsanız beyninize de iyi bakmış olursunuz. Bu yüzden tansiyonunuzu ve kolesterol seviyenizi takip etmeniz önemli. Bunun yanı sıra daha belirgin işaretlere de dikkat etmeliyiz: Fazla kilo aldığımızı ya da yürürken nefes nefese kaldığımızı kolayca fark edebiliriz. Tüm bunlar kalp sağlığımızla ilgili ipuçları verir.
Aynı şekilde aşırı alkol tüketiminin de beyin için iyi olmadığını söylemeye gerek yok. 23 yıl süren bir araştırmaya göre haftada 6 bardaktan fazla bira veya 6 orta boy kadehten fazla şarap içmek demans riskini ciddi şekilde artırabiliyor.
Bu yapabileceğiniz pek çok değişiklikten sadece biri. The Lancet dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre yaşam tarzınızda yapabileceğiniz 14 önemli değişiklik var. Bunlar bazı durumlarda demans riskini %45'e kadar azaltabiliyor. Tabii ki bazıları diğerlerinden daha fazla çaba gerektiriyor.
Örneğin daha fazla egzersiz yapmak. Araştırmalar, düzenli egzersiz yapanların demans riskinin yapmayanlara kıyasla %20'ye kadar daha az olabileceğini gösteriyor. Bunun başlıca nedeni egzersizin kalp sağlığına iyi gelmesi.
Bazı önlemleri almaksa düşündüğünüzden daha kolay. En önemlilerinden biri, işitme cihazı kullanmanız gerekiyorsa mutlaka kullanmanız. İşitme kaybı, demans için en büyük bağımsız risk faktörlerinden biri.
Araştırmalara göre hafif derecede işitme kaybı bile bilişsel gerileme riskini iki katına çıkarabiliyor. Orta dereceli kayıplar bu riski üç katına çıkarırken ileri derecede işitme kaybı olan kişilerin demansa yakalanma olasılığı beş kat daha fazla.
Peki neden? İşitme ve iletişim zorluğu, sosyal izolasyona ve yalnızlığa yol açabiliyor. Bunlar da beyin küçülmesine (atrofi) katkıda bulunan faktörler arasında.
Göz muayenelerinizi de atlamayın. Zira görme bozuklukları da demans riskini arttırıyor; ancak bu yalnızca bozukluk düzeltilmezse geçerli. Gözlük gibi basit çözümlerle görüşünüzü iyileştirerek bu riski önemli ölçüde azaltabilirsiniz. Bunun anlamı şu; bilişsel aktivitelerle beyninizi beslemeyi bırakmayın.
Kendi kontrolünüzde olan diğer risk faktörleri pek şaşırtıcı değil: Diyabetiniz varsa dikkatli davranmak ve sigarayı bırakmak gibi. Buradan çıkarılacak en önemli sonuç şu: Demans riskinizin neredeyse yarısı sizin elinizde olan faktörlere bağlı.
Ne yazık ki birçok insan bu gerçeği kavrayamıyor. Harvard T.H. Chan Kamu Sağlığı Fakültesinden Prof. Albert Hofman'a göre en büyük problemlerden biri, toplumun demansı yaşlılarda kaçınılmaz bir hastalık olarak görmesi. "Hastalıktan kaçınmak için davranışlarımızı değiştirmeliyiz" diyor.
Hofman'a göre demansa tıpkı kalp hastalıkları ya da felç gibi yaklaşırsak; yani onu birden fazla nedeni olan; tarama ve erken müdahaleyle önlenebilecek bir hastalık olarak görürsek demansın görülme sıklığını ciddi şekilde azaltabiliriz.
"Geçtiğimiz yüzyılın sonunda ve bu yüzyılın başında kalp krizi ve felci önlemede büyük başarılar elde edildi. Aynısı demans için de yapılabilir," diyor.
Demansı tamamen ortadan kaldıramasak bile hastalığı mümkün olduğunca geç evrelere itmek insanların daha uzun ve kaliteli bir yaşam sürmesini sağlayabilir. Hofman'ın dediği gibi bu aynı zamanda insanlara "daha iyi bir ölüm" deneyimi sunacaktır.
Bunu başarmanın yolu, demansın gizli evresini anlamak ve hastalık zihnimizi ele geçirmeden önce harekete geçmeyi öğrenmek olabilir.
Bu kitabın imzalı bir fiziki kopyasına sahip olmak için altta bulunan banka bilgilerine ödeme yaptıktan sonra ödeme bildiriminde bulunabilirsiniz
Yorum Yap